Telefon
WhatsApp
Maarifperver Bir Muallimin Gözünden Bartın
AS OGB

Maarifperver Bir Muallimin Gözünden Bartın

Prof. Dr. Yücel NAMAL

Bartın İdadisi Tarih-Coğrafya Muallimi A. Şeref’in 1922 yılında “Bartın Ahvâl-ı Tabî’iyye ve Târîhiyye” ismiyle kaleme alıp Bartın’ın tarihî ve doğal hayatına dair önemli bilgiler verdiği eserine ilkin Besmele-i Şerîfe ile başlamış ve devamında “Az söyleyip ve yazıp çok düşünüp, iş yapma devrinde bulunduğumuza kanaat edenlerdenim” diyerek muradının nazarî değil amelî olduğunu sarih bir şekilde dile getirmiştir. Bartın’ın eskiden beri ırmağının Karadeniz’e karıştığı yerin batısında ve bugün eski Bartın denilen yerde bulunduğu sağlam bir rivayet ile anlaşılmış ve burada olan tarihî eserlerin de buna delil olduğunu yazmıştır.

“Şimdiki Bartın ise bundan 250-300 yıl önce birkaç hâne ve köyden ibaret olup civarındaki köyler de orta hâlli olduğundan hayırsever Halil Beyin yaptırdığı camide Cuma namazını kılmak için dış köylerden gelen halk tarafından doğuda ırmakla birleştiği şimdiki Bartın kasabası kurulmuştur.” Ardından Bartın bu suretle kurulup ve büyüdükten sonra idari olarak ikiye bölünmüştür: 1-Doğu Mahalli: Orduyeri [Eski ismi Yunanca Fermid’dir] 2-Karaköy köyleri muhtarlıklarıdır. Sonradan on iki divan diğer adıyla Bartın kazası unvanıyla (lağvedilmiş) şehir sancağına bağlı ve memleket eşrafından tayin yoluyla görevlendirilen müdürler aracılığıyla idare edilmiştir. Bartın, 1868 yılında Ereğli’ye bağlanarak İstanbul’dan müdür gönderilmiştir. Ardından yapılan düzenleme ile Bolu sancağına bağlanarak, on iki divan kaldırılarak, Bartın Kaymakamlığa çevrilmiştir.

Bartın Irmağı’nın bir kolunu oluşturan ve Kızılırmak adını taşıyan kol, Orduyeri denilen yerden geçtikten sonra Yalı adını alarak orada gemi inşa edilir. Yirmibeşzadelerin tersanesi en önemlilerindendir. Bartın Irmağı, Yalı İskelesi’nden Gürgen Pınarı isimli yere kadar on tonluk yük taşıyan gemilerin seyrine müsait olduğu gibi Gürgen Pınarı’ndan denize kadar olan Bartın Boğazına kadar da (150) tonluk gemilerle yük taşıma da yapılmaktadır. Bartın ekseriyetle kereste, yumurta ve tavuk ihraç etmektedir. Ortalama olarak senelik 250 bin liralık kereste ve haftada bir buçuk milyon yumurta ihraç edilmektedir.

Bartın kazasının ormanları, kaza arazisinin 1/6’sını oluşturur. Arazi genellikle ağaç yetiştirmeye çok müsaittir. Bartın ormanlarında sırasıyla kayın, meşe, köknar, çam ve gürgen çoğunlukta bulunmaktadır. Sanayi bitkisi olarak ise defne, salep, kızılcık, sarıca ağaç ve ıhlamur vardır. Bartın’da karasığır açısından çok zengin olup bunun 1/8’i mandalardan oluşur. Bartın arazisinin sahil bölgelerinde kumlu toprak çavdar, soğan, pancar, patates, fındık, zeytin ve ağaç fidanı dikimine müsaittir. İç bölgelerde ormanlar bu bölgede olup tarıma elverişlidir. 1921 yılında Bartın’da mısır, yulaf, buğday, arpa, kabluca ve kum darı yetiştirilmektedir. Bu mahsulat yetmediğinden dışarıdan buğday ve mısır getirtilmektedir. Tütün mahalli ihtiyacı karşılayacak düzeyde olup keten ve kenevir azdır.

1921 yılında Bartın kazası iki nahiye 227 mahalle ve köyden oluşmaktadır. Bartın’ın bu dönemdeki nüfusu 30.868 erkek ve 32.976 kadın olmak üzere 63.844’tür. A. Şeref eserinde Zonguldak’ın bir köyünde gördüklerini şöyle ifade eder: “Bu köy oranın yegâne zorbalarından birine borçlu bu köy halkı bütün kış ot kökü mısır koçanı (bunu da bulmak büyük nimet) ve yabani otları yemekle yazı getirdiler. Mahsulât çıkıncaya kadar kadınlar sırtlarında çocuklarıyla dağ ve ormanlarda, odun ve direk taşımak suretiyle günlük nafakalarını ölmeyecek surette temin edebiliyorlar ekin zamanı geldi mi âşâr alınıyor” diye yazmıştır.

Bartın’ın Merkez kaza nüfusu 10 bin olduğuna göre geri kalan miktar bütünüyle köylü ve çiftçidir. Şehir içinde de ziraatla uğraşan pek çoktur. Bundan dolayı kasabalarda birkaç tüccar ve sanatkâr istisna edilecek olursa halkın gerisi tarımla uğraşmaktadır. Bu dönemde Bartın’da frengi, bel soğukluğu, sıtma, humma, zatürre ve verem gibi salgın hastalıklar görülüyordu. Bu nedenle 1901 yılında bu havali için bir frengi hastanesi bile açılmıştı.

A. Şeref, eserinde köylünün derdine çare olarak “Baştan sarılacağımız iş ise köylülere Allah’ın verdiği nimetten yararlanmayı öğretmektir. Bunun için gerçek anlamda tuttuğunu koparan öğretmenler ordusu oluşturmak lâzımdır” diyerek görev sahibi öğretmen ve maarifperver mülkiye memurları olduğunu belirtir.

A. Şeref eserinde uzun süre maaşını alamamasının yaşattığı sıkıntılarına rağmen eğitim sevdasını ise şöyle dile getirir: “Üzerimdeki paramı harcadım. Dört aydan beri hükümet maaş vermedi. Adeta yokluk, yoksulluk içinde dağlar başında kalmış gibiyim. Köylülerin zaten kendileri aç halimi kendimden başka kimseye açmak zilletini gösteremem. Öyle olmakla beraber beni en çok düşündüren sevdiğim mektebim ve talebelerim; benden bir ümit ve feyiz bekleyen bu yer yine eski haline dönecek, benim bütün emellerim, ümitlerim heba olacak.”

1921 yılında Bartın kazasında arazinin genişliği oranında yol, hemen hemen yok gibidir. Mevcut yollarda vaktiyle bazı hayırsever ve girişimcinin himmetiyle meydana gelmiş; fakat bugün bu yolların çoğunun tamirata ihtiyacı vardır. Düzlenmiş ve doldurulmuş şose hâlinde bulunan yolların uzunluğu 50 kilometredir. Bu miktar, mevcut araziye kıyaslanacak olursa yaklaşık 100 kilometreye 1 kilometre uzunluğunda yola eşdeğerdir. Bartın-Safranbolu Yolu 35 kilometre olup 1887 yılında açılmıştır. Bu yol üzerinde 31 adet köprü mevcuttur. Bartın’dan 5 kilometre uzaklıkta olan Fatmaoğlu tabir olunan yer, killi ve çorak olduğundan kışın arabalar zorlukla geçer.

Bartın-Amasra Yolu 16 kilometre olup 1888 yılında inşa edilmiştir. Bu yol, genel durumu itibariyle düzenlidir. Amasra’ya 1 saat ve Bartın’a 2 saat mesafedeki yolun üzerinde Asker Çeşmesi adında gayet yumuşak bir su vardır. Bartın Gürgenpınar Yolu (Bartın Boğazı Caddesi) ise 6 kilometre olup 1897 yılında açılmıştır. Gürgenpınarı’ndan boğaza olan mesafe 11 kilometre olup düzleme işlemi henüz sona ermemiştir. Bartın-Devrek Yolu 75 kilometre olup 1919 yılında Bartın’dan itibaren 6,5 kilometresi yapılmış ve açılmış, diğer kısmı olduğu gibi bırakılmıştır. Bu yol kışın yalnız öküz ve manda arabalarının geçmesine müsaittir.

Bartın merkez kazada dört adet taş minareli ve biri minaresiz olmak üzere beş cami ve dört mescit vardır. 1921 yılında önceki Zonguldak Maarif Müdürü Talat (Onay) Bey Efendinin himmet ve gayretleriyle bir lise binası açılmıştır. Bundan başka ikisi dört ve biri üç dershaneli olmak üzere üç adet erkek ve bir adet kız ilkokulu vardır. Ayrıca gayriresmî dört Mahalle Mektebi olmak üzere merkez kazada sekiz mektep mevcuttur. Bartın’da hamiyetperver eşraftan olan Geçen Efendi adında bir zatın vakfına dair beratta o havalinin Saltık ili adıyla anılmasına bakılırsa buraları Selçuk Türkleri zamanından Türklerin ele geçirdiği Sarı Saltık veya Saltık Dedenin ismine izafeten Saltık ili ismi verildiği delil olunmaktadır.

Tarih boyunca sözlü kaynakların zamanla kaybolup gittiğini görürken yazılı kaynakların günümüze kadar ulaşması, bu nedenle günümüze ulaşan yazılı tarihi kaynakların bilime kazandırılması önem arz etmektedir. Bundan dolayı ilk öğretmenlik görevi olarak Bartın’a atanan İdadi Tarih Coğrafya Öğretmeni A. Şeref, 1921-1922 yıllarında yaşadığı yere vefa borcu olarak yazdığı “Bartın Ahvâl-ı Tabî‘iyye ve Târîhiyye” isimli eserle ödemeye çalışmıştır. Bu eser başlangıçtan 1922 yılına kadar Bartın ve çevresinin tarihi serüvenini anlatmaktadır. Bu yönüyle Bartın Ahvâl-ı Tabî‘iyye ve Târîhiyye isimli çalışma bir öğretmenin hatırası olmaktan başka Milli Mücadele dönemi ve sonrasındaki Bartın’ın sosyal, kültürel, ekonomik ve nüfus yapısı ve tarihi özelliklerini çok iyi bir şekilde gözlemleyerek kaleme almış olduğu bu eser anı niteliği taşımakla birlikte çok değerli tarihi bilgiler de içermektedir.

Bu eser dönemine ait Bartın tarihiyle ilgili yazılmış ilk eserlerden birisidir. Bu yönüyle de eser ayrı bir öneme sahiptir. Şüphesiz ki bu çalışma daha Cumhuriyet ilan edilmeden Osmanlı Devletinden devrolunan ve Milli Mücadele sonrasındaki Türkiye’ye Bartın’dan bakılarak daha iyi anlaşılabilmesine büyük katkı sağlayacaktır.

Nurettin Topçu’nun ifadesiyle “Muallim, gençlere bilmediklerini öğreten bir nâkil değildir. Bu iş kitabın işidir, bilmediklerimiz hep kütüphanelerde bulunmaktadır. Âdemoğlunu beşikten mezara kadar götürüp teslim eden, dünyanın en büyük mesuliyetine sahip insan muallimdir” A. Şeref’te bu tarife uyan bir muallim olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu vesileyle yazımızı bağımsızlığına, vatanına, milletine, kültürüne ve devletine sahip çıkan bir kuşak yetiştiren öğretmenlerimize ve geleceğimizin teminatı gençlerimize ithaf olunur.

Kaynak: A.Şeref, Bartın Ahvâl-ı Tabî‘iyye ve Târîhiyye, Hazırlayan: Prof. Dr. Yücel Namal, Bartın Belediyesi Kültür Yayınları, 2020.

loccabrisece

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Gülhan Matbaa haber İçi

Anket

Puan Durumu

Takım OM G M P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
Nazar 1
Nazar 2

E-Bülten Aboneliği